1960’dan sonra Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşarlığı’na atan Prof. Dr. Nusret Fışek 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası’nı hazırlamıştır. Sosyalleştirme Yasası, basamaklı, adil, yaygın koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin bir arada, tam gün ve hizmetin tek elden yürütülmesi ilkelerine dayanmaktadır. Ancak uygulamada bazı sorunlarla karşılaşılmıştır.

Her şeyden önce, yasa finansman desteğinden yoksun olarak çıkarılmıştır. Bu sistemin sürdürülmesi için herkesin gücü oranında katkıda bulunduğu ancak gereksinimi oranında yararlandığı bir sigorta sistemi düşünülerek finansman sorunu baştan çözülmeye çalışılmış ancak 1968’de hazırlanan yasa tasarısı ile başarı sağlanamamıştır.

Sosyalleştirme yasasıyla bağlantılı diğer yasalar arasında uyumsuzluklar, yasanın uygulanabilirliğini etkilemiştir. Ayrıca yasanın kendisinin öngörülen değerlendirme ve güncellemeleri yapılamamıştır.

Hızla artan kentleşme nedeniyle zaman içinde yasa, kent yaklaşımı açısından yetersiz kalmıştır. Ayrıca hekimlerin maddi kazanç, eğitim ve sosyal yönden yeterince desteklenmemesi de hizmet sunumuna etki eden diğer bir faktör olmuştur.

Birinci basamakta çalışan pratisyen hekimlerin çok sayıda görev ve sorumluluğunun olması, çalışma ortamlarının geliştirilememesi, kariyer olanaklarının olmaması, maaşlarının yetersiz kalması, sürekli tip eğitiminin yetersizliği gibi sorunlar, farklı platformlarda 1980’lerden sonra vurgulanmaya başlanmıştır.

Yukarıda sıralanan ve burada bahsedilmeyen diğer faktörlerden dolayı, Prof. Dr. Nusret Fışek, 1985’te yayımladığı “Halk Sağlığı’na Giriş” kitabında iki önemli ifade kullanmıştır:

  1. 1963-1965 yılları arasında başarı ile uygulanan sosyalleştirme 1966 yılından başlayarak başarısız bir uygulamaya dönüşmüştür.
  2. Kisiye yönelik koruyucu hekimlik hizmetleri ile ayakta ve evde hasta tedavisi hizmetleri bir arada (entegre olarak) yürütülmelidir. (…) Entegre örgütlenme modelinin en basiti çağdaş aile hekimliğidir. Çağdaş aile hekimi, ailedeki çocukların periyodik muayenelerini ve aşılarını yapar. Annelere çocuk bakımı öğretir. Yaşlıların -varsa gebelerin- periyodik muayenelerini yapar ve gereken önerilerde bulunur. Aile bireylerine sağlık, ev hijyeni ve kişisel hijyen konularında eğitim yapar. Evde hastalanan varsa onları tedavi eder veya gerekiyorsa bir uzmana veya hastaneye gönderir. (Halk Sağlığına Giriş, Hacettepe Yayınları, Ankara, 1985)

Bu dönemde Aile Hekimliği ayrı bir uzmanlık dalı olarak 5 Temmuz 1983’te “Tababet Uzmanlık Tüzüğü’nde” yer aldı. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde (Ankara) 1984 yılında ilk aile hekimliği anabilim dalı kuruldu. Aile hekimliği uzmanlık eğitimine 1985’te Sağlık Bakanlığı ve SSK’ya bağlı eğitim hastanelerinde başlandı. 1993’te Yüksek Öğretim Kurumu 12547 sayılı kararı ile tıp fakültelerinde aile hekimliği anabilim dallarının kurulmasını uygun buldu. 17 Eylül 1993’te Trakya Üniversitesinde Aile Hekimliği Anabilim Dalı kurularak üniversitelerde Aile Hekimi asistan eğitimi başladı. 1994 yılında Ankara’da, 1996 yılından itibaren Adana, Bursa ve İzmir’de Sağlık Bakanlığı Aile Uygulama Merkezleri açılmıştır. 16.02.2006 tarihinde İzmir, Aile Hekimliği Uygulamasında Pilot İl ilan edilmiştir. Bu tarihten itibaren Sağlık Müdürümüz Dr. Mehmet ÖZKAN önderliğinde Aile Hekimliği Pilot Uygulama çalışmalarına başlanmıştır. Hastalara bütüncül yaklaşacak, sürekli takibini yapacak, bireysel hizmet verecek, tedavi edici hizmetlerin yanında koruyucu hekimlik yapacak, bireysel bakımdan toplum sağlığını iyileştirmeye gidecek bir Aile Hekimliği, ilimizin sağlık göstergelerinde olumlu yönde değişiklikler yapacaktır.